-
1 alışveriş yapmak
v. do shopping, truck, market, buy into* * *shop -
2 alışveriş yapmak
a) to go shopping b) to trade c) to have dealings (with sb) -
3 peşin alışveriş yapmak
v. pay one's way -
4 alişveriş
1) ку́пля-прода́жа, торго́вая сде́лка, торго́вляarpa alişverişi — торго́вля ячменём
2) [деловы́е] отноше́нияbenim onunla hiç alişverişim yok — у меня́ с ним нет никаки́х дел (отноше́ний)
□
alişveriş etmek или alişveriş yapmak — занима́ться торго́влей; занима́ться перепрода́жей; обме́нивать[ся] -
5 alışveriş çılgınlığı yapmak
v. go on a shopping spree, go on a buying spree, go on a spending spree -
6 делать покупки
alışveriş yapmak -
7 boodschappen doen
alışveriş yapmak -
8 winkelen
alışveriş yapmak [-ar] v -
9 einkaufen
alışveriş yapmaksatın almak -
10 buy into
alisveris yapmak, müsterisi olmak -
11 course
n f1 action de courir yarış [ja'ɾɯʃ]2 sport hız yarışı3 les courses alışveriş4 de taxi taksiyle gitmek -
12 Besorgung
Besorgungen machen alışveriş yapmak -
13 pâzâr
farsça بازار 1.çarşı, pazar. 2.alışveriş. pazar eylemek alışveriş yapmak. -
14 commission
n f1 les commissions alışveriş2 comité kurul [ku'ɾuɫ]3 pourcentage yüzdelik4 message haber [ha'beɾ] -
15 market
n. pazar, çarşı, panayır, piyasa, borsa————————v. pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak* * *1. pazar 2. pazarla (v.) 3. pazar (n.)* * *1. noun1) (a public place where people meet to buy and sell or the public event at which this happens: He has a clothes stall in the market.) pazar, çarşı2) ((a place where there is) a demand for certain things: There is a market for cotton goods in hot countries.) pazar, talep2. verb(to (attempt to) sell: I produce the goods and my brother markets them all over the world.) pazarlamak- marketing
- market-garden
- market-place, market-square
- market price/value
- market research
- be on the market -
16 truck
n. kamyon, yük vagonu, el arabası, takas, trampa, değiş tokuş, ilişki, bostan sebzesi, değersiz eşya, pılı pırtı, direk şapkası (gemi)————————v. takas etmek, değiş tokuş etmek, mal ile ödemek, alışveriş yapmak, kamyonla taşımak* * *kamyon* * *1) (a railway vehicle for carrying goods.) yük vagonu2) ((especially American) a lorry: He drives a truck;(also adjective) a truck-driver.) kamyon -
17 buy into
v. müşteri olmak, alışveriş yapmak -
18 do shopping
v. alışveriş yapmak, alışverişe çıkmak, çarşıya çıkmak -
19 pay one's way
kendi kendini geçindirmek, borca girmemek, peşin alışveriş yapmak -
20 buy into
v. müşteri olmak, alışveriş yapmak
См. также в других словарях:
alışveriş yapmak — alım satım işini gerçekleştirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
alışveriş — is., tic. 1) Alım satım işlemi, muamele 2) mec. İlişki, münasebet O bir defa bile görmemişti bu adamı. Bir alışverişi yoktu onunla. T. Buğra Birleşik Sözler alışveriş sigortası pazarlıklı alışveriş düşünce alışverişi Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aksuata — alışveriş yapmak … Beypazari ağzindan sözcükler
pâzâr — (F.) [ رازﺎﺑ ] 1. çarşı, pazar. 2. alışveriş. ♦ pazar eylemek alışveriş yapmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
hacet görmek — 1) gerekli bulmak, gerekli saymak Kendi kuvvetlerini ve yiğitliklerini söylemeye, vaka ile tespit etmeye hacet görmüyorlar. H. E. Adıvar 2) tuvalete gitmek 3) alışveriş yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
masraf görmek — alışveriş veya ödeme işlerini yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulis — is., tiy., Fr. coulisse 1) Sahnenin gerisinde ve yanlarında bulunan bölüm Sahneye girişlerinde kuliste sırasını bekliyorlardı. N. Cumalı 2) ekon. Borsa dışında alışveriş yeri 3) Bir amaca ulaşabilmek için ilgili kişiler arasında özel çalışma… … Çağatay Osmanlı Sözlük